Hani sen hep gezgin olmak isterdin ya.. Diyar diyar keşfetmek, gezmek. Hayatlarını merak ederdin onların. Konuşmak isterdin. Her adımda başka renk yaşamak. İşte aslında esas gezgin benim. Neden mi?
Geziyorum çünkü sürekli. O duygudan bu duyguya... Sürekli "hayat bazen çok sırt çantası" diyerek arkama yüklediğimle ... Bazen gidiyorum Sahra çölüne kumlar gözüme doluyor. Akmıyor hiçbir şey. Kuraklık.... Bazen gidiyorum Pireneler'e koca koca dağlar engebeler. Sonra Afrika'daki gibi masum kara çocuk oluyorum. Öyle objektiflere bakıyorum ne olduklarını bilmeden. Bir ara öfkeli dalgalar vardı hatırlayamadım neresi olduğunu. Durulduktan sonra gördüm suyun güzelliğini. Biraz daha yürüdüm, yel değirmenleri vardı. Kuzey'de bir yerdi. Hatırladım ki değirmenlerle savaşan adamı.. Ne kadar boş bir öfkeyle, savaşta olduğunu zannederek salladığını kılıcını.. Üstüne bastığı çiçekleri göremiyordu. Bir gün öyle bir şey gördüm ki bembeyaz giyinmiş insanlar gezegenleri oynuyorlardı.. Dönüyorlardı, gökyüzündekiler gibi. Semaya kucak açarak. Hatta tek kelimeyle yıldız kaydıranları gördüm. O ne güçtü, aşktı, şiirdi, romandı. Bir gün yine patikalardaydım. Koskoca bir kartalın yenilensin diye gagasını kayalara vurduğunu gördüm. Acı çekti ama yenilendi. Öğrendim. Sonra Latinlerden bir ülkeydi. Gitar çalıyordu genç adam. Gezegenler gibi, renkler gibi. Bunlar yansıdı zihnime. Not aldım. Güz aylarıydı. Yine bir gün sonralar için çalışan karıncalar vardı. Taşıyolardı yükleri. Zorlanıyorlardı belli. Oturdum onları izledim ve gittim. Geri döndüğümde yoklardı. Çekik gözlülerin diyarındaydım. Duvar yapmışlar koskoca, korkudan. Güçlü bir duygudur korku. İnsanlara bunu da yaptırmış. Arkasından dolaşılmış lakin. Azim onu da geçmiş.Yenmiş korkuyu. Çok kalabalık bir ülkeydi, değişik inanışlar vardı.Karmaşa vardı. Düzensizlik düzen olmuştu. O bile bi ahenk yaratmış o ülkeye renk olmuştu. Çekik gözlülerin ülkesine yakındı orası da.Ordan çok uzakta bir sahil gördüm ki her kum kristalinde ayrı bir boyut, her kum kristalinde yıldızları , aşkı, şarabı, kızgınlığı, serinliği, sarılmayı, umudu, verilen sözleri yansıtan... Tepesinde çatısı gökyüzü olmuştu sahilin. O gökyüzünde sayılar gizliydi. Bir şeyler söylemeye çalışıyorlardı. Sanki deniz yıllanmış şarap gibi.. Gökteki cezve de yıllanmış şarap fıçısından aşk alır gibi. Küçüklü büyüklü parıltılar bazen söner ve de doğarlar. En etkileyendi beni. Seviyordum gezmeyi.
Gezmek güzeldi. Şimdi dinleniyorum. Yolda birçok korku, açlık, susuzluk, yorgunluk, uykusuzluk yaşadım. . Bir daha gezmeye "kalk gidelim" deseler yine giderim. Sevgiyle doğmuşum, gezmekle biter mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder