25 Ağustos 2010 Çarşamba

Vahded-i Vücud / Elif ŞAFAK- Aşk / Mevlana / Tebrizli Şems

Öncelikle vahded-i vücud felsefesini lisede işittim.Ama hiç ilgimi çekmemişti.Daha sonra Yar. Doç. Dr. Metin İŞÇİ hocamın siyasal düşünceler tarihi dersinde duydum, ilgimi çekti.Çünkü "Kayıp Sembol"'de İbn-i Arabi'nin "vahded'i vücud" felsefesinden bahsedilmişti.Blog'umu takip ediyorsanız daha önceki yazımdanda anlaşılacağı gibi felsefe ve inanç sistemlerine, akımlara, ezoterik bilgilere merak saldığımı algılamışsınızdır.Şimdilerde Elif ŞAFAK'ın AŞK adlı eserini okuyorum.(itiraf etmeliyim ki çok geç kalmışım.)İlgi alanlarımla bağıntılı bir çok şey buldum bu eserde.Bunu paylaşacağım ve bu metin başığlığımdaki herşeyi birbiriyle bağdaştıracağım.

Vahded-i Vücud; yaratan ve yaratılanın tek kaynaktan geldiğini savunur.Biraz daha açacak olursak doğada gördüğümüz herşeyin birbirinin parçası, bu parçaların da Yaratan'ın parçası olduğu görüşü belirtilir.Bu felsefi akımın diğer bir adı da "varlık birliği"'dir.Bana bu akımın Türkçe adı daha açıklayıcı geliyor.Özet olarak geçecek olursak, her varlık yap-boz resmin tek bir parçasıdır.Tek bir parçası eksik olan bir yap-boz resim düşünün.Bu şekilde resimde belirtilen tema kusursuz olabilir miydi?Aşk'ı okurken bu akımı bana göre destekleyici bir kaç cümle ve bir ayet gözüme çarptı.Tebrizli Şems'in bir hancı ile geçen konuşması sırasında Tebrizli Şems'in "benim seferim Rabb'i bulma seferidir" sözünün arkasından hancının dalga geçerek ters bir cümle etmesine karşılık olarak dervişin "Allah'ı kötüleyen kendini kötüler aslında" demesi ilgimi çekti ve devam ettim.Derviş devam ediyordu ; "Biz size şah damarlarınızdan daha yakınız" demiyor mu? diye bir soru soruyordu ayrıca.İçimde ki heyecan daha da arttı."Hah işte bu konu hakkında bir şeyler biliyorum aslında" dedim içimden.Yaklaşık yirmi küsur sayfa ilerledim.Bu sefer Tebrizli'nin bir Başkadı ile olan konuşmasını okurken, Tebrizli'nin Hakkı aradığını Başkadı'ya anlatması üzerine Başkadı'nın "aradığını bulabildin mi peki ? diye yönelttiği soruya karşılık olarak "buldum ya, meğer O hep benimleymiş." cevabını verdi.Bu cümleler bu yazıyı yazmama ilham oldu aslında.Varlık Birliği ve bu cümleleri birbirini destekliyor bana göre.Çünkü insan sosyal bir varlıktır.Bu varlıkta bu sistemde belirtilene göre Tanrı'nın bir parçasıdır.Belirttiğim gibi "Allah'ı kötüleyen kendini kötüler aslında" sözü bunu desteklemiyor mu? Çünkü bizde O'nun bir parçasıyız.Yani bütünün bir parçasıyız.

"Aşağıdaki yukarıdakine, yukarıdaki de aşağıdakine benzer" sözü bir kuraldır. Buna göre evrendeki bütün parçaya, parça bütüne benzer.Bu kural Varlık birliği sisteminde yer almaz.Ama birbirinin paralelidir."Aşağıdaki ile yukarıdaki" kelimeleriyle anlatılmak isteneni anlamışsınızdır.Ayrıca bu düşünceyi davut yıldızının da sembolize ettiği belirtilir. Yıldızın yukarıya bakan üçgeni göğü gösterir.(tanrıyı) Aşağı bakan üçgen ise insanı gösterir.Bu iki parça birleşerek davut yıldızını oluşturur.Yani insan ve Tanrı'nın birbirinin parçası olduğu düşüncesi evrenseldir.Vahded-i vücud yanlış anlaşılmaması gereken bir nokta ise sadece insan ve Tanrı'nın değil, bütün varlıkların birbirinin parçası düşüncesinin hakim olduğudur.Buna şöyle bir örnek verilebilir.Kimyasal elementlerin yapı taşı atomdur.Yani her varlığın en küçük parçası atomdur.Fakat atomun modelleri ve formülleri varlıklar arasındaki farkı oluşturu.Bir ağacın da atomu vardır insanında ama farklılık gösterirler.Her varlıkta atom bulunduğuna göre, bu sistem, varlıkların birbirlerinin parçası olduğunu göstermiyor mu?

Şems kitapta kendi derviş kurallarından bahsediyordu.İşte 26.Kural:

Kainat yekvücuttur, tek varlıktır.Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır.Sakının kimsenin ahını  alma; bir başkasının, hele hele senden zayıf olanın canını yakma.Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir.Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.

Bu kural varlık birliği felsefesini tam olarak açıklamaktadır.Yazımın da özeti niteliğindedir sanırım.

F. Çağrı MENDERES

Hiç yorum yok: